CHAT - SOHBET

8 Şubat 2008 Cuma

Kediler Hep Dört Ayak Üzerine Düşmüyor.!

Kediler Hep Dört Ayak Üzerine Düşmüyor.!


Kedilerin toplum arasındaki yaygın kanıya karşın her zaman dört ayakları üzerine düşmedikleri, 6-8 metre veya daha yüksekten düşmenin, kediler için de ölümcül olduğu bildirildi. Uludağ Üniversitesi (UÜ) Veteriner Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Nilüfer Aytuğ, kedilerin kuşları ve kelebekleri kovalamayı çok sevdiğini, yere güvenli şekilde ineceklerinden de emin oldukları için çok yükseklere bile çıkmaktan çekinmediklerini söyledi.Aytuğ, diğer canlılara oranla oldukça çevik yapıya sahip kedilerin, toplum arasına yaygın olan kanının aksine, her zaman dört ayaklarının üzerine düşmediklerini belirterek, “Kediler belli yüksekliklerden düştüklerinde hakikaten dört ayakları üzerine düşüyorlar. Yükseklik dendiğinde de 2 katlı binanın yüksekliğini kastediyoruz. 6-8 metre veya daha yüksekten düştüklerinde yaralanmalar oluyor, kırıklar şekilleniyor, hatta ölümcül sonlarla karşılaşılabiliyor” dedi.Yüksek Apartmanlar RiskliKedilerin özel iskelet yapıları sayesinde havada çok süratli bir şekilde pozisyon değiştirebildiklerini, iç kulakta bulunan sıvı sayesinde de dengelerini kolayca sağlayabildiklerini ifade eden Aytuğ, şunları kaydetti:“Bu refleksleri yaklaşık 3-4 haftalıkken gelişiyor. 2 aylık bir kedi ikinci kattan düştüğünde dört ayak üstüne düşer hale geliyor. Ama kediler, daha yüksekten düşmeleri halinde yine vücutlarına doğru pozisyonu vermeye çalışıyorlar, fakat yere indiklerinde bacaklarına binen basınç kırıkların oluşmasına neden oluyor. Günümüzde kediler apartmanlarda besleniyor. Bu nedenle yüksekten düşme tehlikesiyle karşı karşıya kalıyorlar.”Kediler yüksekten düşünce bir şey olmadığının sanıldığına dikkati çeken Aytuğ, şöyle devam etti:“Bazen yüksekten düştüğünde sanki kedide bir şey yokmuş gibi algılanıyor. Ama, iç kanama geçiriyor olabilirler. Düşmenin etkisiyle diyaframları veya karaciğerleri yırtılıyor. Aniden ölebiliyorlar. Bu yüzden mümkün olduğu kadar düşmemeleri için gayret sarf edilmeli. Evlerin camları kapalı tutulmalı, açık olduğunda da sineklik takılmalı.”

BİZONLAR VE VAHŞİ ATLAR AYAKTA KALMAYI BAŞARDI


BİZONLAR VE VAHŞİ ATLAR AYAKTA KALMAYI BAŞARDI
Bölgedeki iklim değişikliği otlak arazilerin yerini çamların almasına neden oldu. çamlar çimlerin yerine geçince, hayvanlar için uygun otlaklar ortadan kayboldu.
Bu durum mamutlar, vahşi atlar, vahşi geyikler ve bizonlar için de geçerliydi, ancak Guthrie, bizonların ve geyiklerin buna uyum sağladığını ve ayakta kalmayı başardığını vurguluyor; “İlk insanların kıtaya ayak basmasından bin yıl sonra dahi vahşi geyikler ve bizonlar yaşamlarını sürdürüyordu.”AŞIRI AVLANMA HALA GEÇERLİ BİR SAVDinozorların soyunun tükenmesi gibi, mamutların da yokolması bilim dünyasında en çok tartışılan konulardan biri. Son çalışma Amerika kıtasının kuzey bölümleri için önemli ipuçları içeriyor olsa da, birçok bilim insanı yeryüzünün diğer bölgelerinde bu hayvanların soyunun insanların avlanmasından dolayı tükendiğini savunmaya devam ediyor. Yeni tezin kıtanın güneyinde Texas, Arizona gibi bölgelerindeki tükenmeleri açıklayamadığı da dile getiriliyor. Bu nedenle kimi uzmanlar insanoğlunun aşırı avlanmasının da mutlaka bir etken olduğu görüşünde.Kaynak: New Scientist

Mamutların Katili Küresel Isınma


Mamutlar ve vahşi atların 12 bin yıl önce Buz Çağından hemen sonra kısa bir süre içinde soyları tükenmişti. Bilim dünyasında mamutlara da dinozorlar gibi yüksek sempati duyuluyor.

İlk insanların, 12 bin yıl önce Sibirya’dan Bering Boğazı’nı aşarak Kuzey Amerika’ya ayak bastıkları varsayılıyor. Mamutlar ve vahşi atların da yaklaşık olarak 11 bin 500 ila 12 bin 500 yıl önce yok oldukları düşünüldüğünde, bu türlerin insanların aşırı avlanmasına kurban gittiği fikrine ulaşılıyordu. Uzmanlar, soyları tükenen eski memelilerin yerini bugünkü modern türlerin aldığını düşünüyor.
Araştırmada, Amerika kıtasının en kuzey bölgelerinden 9 ila 18 bin yıllık bizon, antilop, vahşi geyik ve insan fosillerini incelendi. Yeni tezi ortaya koyan Guthrie, bizon ve vahşi geyik popülasyonlarının 12 bin yıl öncesinde sanıldığı gibi açlık yaşamadığını, hatta daha fazla üreme şansı yakaladıklarını ifade ediyor. Halbuki fosiller bu türlerin insanlar tarafından vahşi atlar veya mamutlara göre daha avlandığını gösteriyor. O halde vahşi geyiklerin ve bizonların tüm zorluklara karşın hayatta kalmaları nasıl açıklanıyor?AŞIRI AVLANMA OLASILIĞI DÜŞÜKGuthrie’nin buna yanıtı şöyle: “İlk insanları bulabildikleri tüm hayvanları avlıyordu, at eti ilk zamanlarda bizon etinden daha çok tercih edildiği için bir süre atlara yönelmiş olabilirler, ancak mamut veya atların insanlarca avlandığını gösteren fazla kanıt yok. Oysa insanların yaşadığı bölgeler bizon ve vahşi geyiklerin kalıntılarıyla dolu.

”BULAŞICI HASTALIK İHTİMALİ YOK
Guthrie, mamut ve vahşi atların insanlar tarafından soyları tükenecek kadar öldürülmüş olamayacağını, bu hayvanların yok olmasının bir başka nedeni olduğunu belirtiyor. Guthrie, ayrıca fosil kalıntıların büyük bir salgın hastalığın soyların tükenmesine neden olmuş olabileceği tezini desteklemediğini ifade ediyor ve ekliyor; “Zira büyük bir salgın hastalık türlerde ani bir yokoluş olarak ortaya çıkardı, ayrıca vahşi geyik ve bizon gibi virüsü bulaşması muhtemel hayvanlar da böyle bir bulgu yok.
”ISI DEĞİŞİMİ OTLAKLARI DEĞİŞTİRDİGuthrie,
Amerika kıtasının kuzeyinin 13 bin ila 11 bin yıl öncesinde önemli bir iklimsel dönüşüme sahne olduğunu vurguluyor; “Bu dönemde hayvanların vücut boylarının değiştiğini görüyoruz, ısı değişimi olduğu biliyoruz ve tam bu sırada insanlar kıtaya ayak bastı. 13 bin yıl önce hayvanların besin değeri yetersiz kuru otları yediğini düşünüyorum. Sonrasında Alaska ve Yukon bölgesi ısınınca ırmaklar şişti, otlar yeşerdi; bizonlar ve vahşi geyikler daha iyi beslendi daha hızlı ürediler.”